Silvanın Arı köyünde şöyle ya da böyle mutlu bir biçimde yaşıyormuş, Sezer ailesi…
Birgün, “Ya korucu ol, ya terket burayı.” Demiş. Birileri onlara… Sezerler korucu olmanın günahını omuzlarına almamak için, köylerini terk etmişler… Önce Muşa göçetmişler. Muş onların karınlarının doymasını sağlayamayınca, “Batı Türkiyede insanlar daha insanca yaşarlar.” Diye yine denklerini vurup sırtlarına, “Ver elini Bursa,” demişler.
Bursa büyük kent. Türkiye gibi geri bırakılmış ülkelerde, özellikle büyük kentlerde yaşamak çok zor… “Çocuklarımız tinerci, balici, hırsız olmasın diye Bursayı da defterimizden sildik. Napalım diye düşünürken, aklımıza 1976 yılında Dikilinin Uzunburun köyüne yerleşen üç akrabamız geldi…” diyor Mirzayettin Sezer. Ve işte Uzunburun…
Bu kitapçıkta, Türkiyenin en gelişmiş bölgesi olan Egenin, “Akdenizin İncisi” diye adlandırılan İzmir kentinin, Dikili ilçesinin, Uzunburun köyünde yaşamaya çalışan 60-70 kişilik bu Kürt ailesinin yani “Sezer Ailesi”nin dramı anlatılmaktadır.
Silvanın Arı köyünde şöyle ya da böyle mutlu bir biçimde yaşıyormuş, Sezer ailesi…
Birgün, “Ya korucu ol, ya terket burayı.” Demiş. Birileri onlara… Sezerler korucu olmanın günahını omuzlarına almamak için, köylerini terk etmişler… Önce Muşa göçetmişler. Muş onların karınlarının doymasını sağlayamayınca, “Batı Türkiyede insanlar daha insanca yaşarlar.” Diye yine denklerini vurup sırtlarına, “Ver elini Bursa,” demişler.
Bursa büyük kent. Türkiye gibi geri bırakılmış ülkelerde, özellikle büyük kentlerde yaşamak çok zor… “Çocuklarımız tinerci, balici, hırsız olmasın diye Bursayı da defterimizden sildik. Napalım diye düşünürken, aklımıza 1976 yılında Dikilinin Uzunburun köyüne yerleşen üç akrabamız geldi…” diyor Mirzayettin Sezer. Ve işte Uzunburun…
Bu kitapçıkta, Türkiyenin en gelişmiş bölgesi olan Egenin, “Akdenizin İncisi” diye adlandırılan İzmir kentinin, Dikili ilçesinin, Uzunburun köyünde yaşamaya çalışan 60-70 kişilik bu Kürt ailesinin yani “Sezer Ailesi”nin dramı anlatılmaktadır.
Gazeteci-yazar (D. 28 Şubat 1940, İstanbul – Ö. 1 Mayıs 2014, İzmir). Adana Erkek Lisesi mezunu. Bir süre Ankara Hukuk Fakültesi ve İstanbul Edebiyat Fakültesinde okudu. Yazarlığa 1954 yılında, Adana’da Bugün ve Yeni Adana gazetelerinde başladı. Yazıları 1955 yılından itibaren Adana’da çıkan Salkım, Sel, Meşale dergilerinden başlayarak Yelken, Ataç, Yeni Ufuklar, Yeditepe, Forum, Soyut, Gerçek Sanat vd. dergilerde yer aldı. Sinema yazıları Ses, Artist, Pazar gibi dergilerde, politik mizah alanındaki yazıları da Gerçek vd. dergilerde, ayrıca çeşitli yazıları Yeni Tanin, Yön, Ant, Türk Solu, Yeni Konya, Bünya, Cumhuriyet, Emek, Evrensel, Hürriyet vd. gazetelerde yayımlandı. 1965 yılında Habora Kitabevini kurdu, çok kısa bir süre sonra da yayıncılığa başladı. Otuz yılı aşkın süren yayıncılığı süresince 400 civarında kitap yayımladı. Yayımladığı ve yazdığı eserlerle Türk-Bulgar dostluğuna katkıda bulunduğu gerekçesiyle 1978 yılında, Bulgaristan’ın en büyük kültür ödülü olan “Kiril-Metodiy I. Derece Madalya ve Nişanı”yla ödüllendirildi. Son dönemlerin ünlü gazeteci yazarlarından olan ve efendi kişiliğiyle sevilip sayılan Bülent Habora, kanser hastalığına yenik düşerek, 1 Mayıs 2014, Perşembe günü sabahı İzmir'de vefat etti. Cenazesi İstanbul'a götürülerek öğle namazının ardından Ümraniye Hekimbaşı Mezarlığında toprağa verildi.