Boris Polevoy’un en ünlü eseri olan İnsanlık Uğruna (Gerçek İnsanın Hikayesi), bir azim ve kahramanlık öyküsüdür. Ancak bu kahramanlık, sadece düşman karşısında gösterilen bir cesaret değil; her türlü dayanılmaz koşula karşın hayata tutunma, yaşamı anlamlı kılma çabasıdır.
Nazilerle girdiği bir hava çarpışmasında uçağı düşürülen Sovyet Pilotu Aleksey Maresyev’in yeniden uçabilmek için gösterdiği inanılmaz çabanın hikayesini okurken, bir yandan pilotun gösterdiği iradeye şaşıyor, bir yandan da gencecik bir insanın gökyüzünden hastane odalarına, oradan tekrar gökyüzüne uzanan yolculuğu boyunca korkularına, üzüntülerine, pişmanlıklarına, cesaretine, yeteneğine, enerjisine, neşesine, aşkına ve kurduğu dostluklara tanıklık ediyoruz.
Bir savaş muhabiri olan Polevoy’un, gerçekten yaşanmış olayları anlattığı ve kırktan fazla dile çevrilerek tüm dünyayı adeta fetheden bu romanı, Sovyetler Birliği’nde sadece ilk on yılda yüz baskı yaparak 2,5 milyon tiraja ulaşmış.
Eserin başarısı, hem biçimsel gücünde hem de değindiği temalarda yatıyor. Biçimsel olarak Aleksey’in peşine takılıp bazen soluk soluğa savaş sahnelerine, bazen cephe gerisindeki şehirlere, bazen de onun iç dünyasına gittiğimiz sıralarda; bir insanın gerçekten isterse başaramayacağı bir şey olmadığını bir kez daha anlıyoruz. İnsan hiç şansı olmadığını düşündüğü anlarda bile, kendi şansını yaratabilmektedir.
Boris Polevoy’un en ünlü eseri olan İnsanlık Uğruna (Gerçek İnsanın Hikayesi), bir azim ve kahramanlık öyküsüdür. Ancak bu kahramanlık, sadece düşman karşısında gösterilen bir cesaret değil; her türlü dayanılmaz koşula karşın hayata tutunma, yaşamı anlamlı kılma çabasıdır.
Nazilerle girdiği bir hava çarpışmasında uçağı düşürülen Sovyet Pilotu Aleksey Maresyev’in yeniden uçabilmek için gösterdiği inanılmaz çabanın hikayesini okurken, bir yandan pilotun gösterdiği iradeye şaşıyor, bir yandan da gencecik bir insanın gökyüzünden hastane odalarına, oradan tekrar gökyüzüne uzanan yolculuğu boyunca korkularına, üzüntülerine, pişmanlıklarına, cesaretine, yeteneğine, enerjisine, neşesine, aşkına ve kurduğu dostluklara tanıklık ediyoruz.
Bir savaş muhabiri olan Polevoy’un, gerçekten yaşanmış olayları anlattığı ve kırktan fazla dile çevrilerek tüm dünyayı adeta fetheden bu romanı, Sovyetler Birliği’nde sadece ilk on yılda yüz baskı yaparak 2,5 milyon tiraja ulaşmış.
Eserin başarısı, hem biçimsel gücünde hem de değindiği temalarda yatıyor. Biçimsel olarak Aleksey’in peşine takılıp bazen soluk soluğa savaş sahnelerine, bazen cephe gerisindeki şehirlere, bazen de onun iç dünyasına gittiğimiz sıralarda; bir insanın gerçekten isterse başaramayacağı bir şey olmadığını bir kez daha anlıyoruz. İnsan hiç şansı olmadığını düşündüğü anlarda bile, kendi şansını yaratabilmektedir.