Bıyıklı Dadı (Şiir) - Vladimir Mayakovski

  1. BIYIKLI DADI

 

Petersburg’un camları

koyu karanlık ve ışıksız.

Uyku bürümüş

sokakları.

Çıt yok.

Her yer

sessiz ve ıssız.

Yalnız, böyle gecelerde

bazıları uyumaz.

Kızaran gözlerini

ova ova,

uzanmış yatıyor

Madam Kuskova.(*)

Yaşlı kızın yüreği

aşk ve tutkuyla

yanıyor.


(*)   … uzanmış yatıyor Madam Kuskova – E. D. Kuskova, (1869-1958) – sağ kanattan Sosyal Demokratlar örgütündendi. Ekim Sosyalist Devrimi’nden sonra, açıktan açığa Sovyet Hükümeti’ne düşman olmuştu.


Yatağı,

doğunun ışığıyla

pembeye boyanıyor,

cılız,

soluk perçemi

pembeleşip

bakmadan

ağarmış kılına,

ağlamaklı

romantizmiyle

utangaç,

yapışıyor alnına.

Yazık değil mi,

niye sararıp solsun

kızcağız?

Suskun gerçi,

lakin anlaşılan,

büyük bir aşkla dolu içi.

Durmadan

sızlanıyor,

“Oy oy!” “Of of!”

Avutmak için

yavrucağı,

yanında bekliyor,

gün görmüş,

bıyıklı bir dadı,

P.N. Milyukov.(*)


(*)   P. N. Milyukov (1856-1943) – Geçici Hükümet’in dışişleri bakanıydı.


“Uyuyamıyorum,

dadı.

Pencereyi aç,

nefesim daraldı.

Odamda dur,

Ne olur,

yanımda otur.”

“Neyin var, Kuskova?”

“Ah, yok bir şeyim!

Sıkılıyorum,

eski günleri

anlat da dinleyeyim.”

“Amaaan,

nesini anlatayım?

Bir yığın

kuru gürültü,

bir sürü

laf ü güzaf!

Beynim uyuşuyor,

uyku bastırıyor,

hatırladıkça.

Çarlar,

dan dunlar,

şunlar bunlar,

bir kaşık suda

fırtına,

hepsi de boş laf.

Şu kıt aklımla

tuttum–

ne salaklık–

tahta geçirmeye kalktım

Mihayil’i(*)

ben enayi.


(*)   … Mihayil’i tahta geçirmeye kalktım – Prens Mihayil Romanov, son Rus çarı II. Nikola’nın kardeşiydi. 1917 Şubat Devrimi’nde, Çar II. Nikola onun lehine tahttan feragat etmek zorunda bırakılmıştı.


Evet amma,

yabancı bir hanedanlık

başımıza

çöreklense

sanki daha mı iyi?

Fakat

dinlemiyor musun beni?”

“Ah, hayır!

Yüreğim yanıyor

dadıcığım,

dertliyim,

alabildiğine kederliyim.

Valla şimdi

ağlayacağım,

bağıracağım…”

“Tanrı acısın

halimize de

ruhumuza huzur versin,

Yavrucuğum,

sen gene ne istersin?

Söyle,

hemen çaresine bakayım.

Senin

selametin için,

özgürlükler

getireyim,

anayasalar

yürürlüğe sokayım.

Attığım nutukların

suyunu çıkarıp

serpeyim

asilerin ateşine.”

“Hasta filan değilim.

Ben… aşık oldum birine.

Öleceğim derdinden,

kalbimde ince bir sızı…”

“Aman ha!

Aklını başına al, kızım!

Böyle şeyler,

senin nene lazım.”

Prof. Milyukov

mübarek eliyle

istavroz çıkarıp

kutsadı

yaşlı kızı.

“Boş ver, Kuskova!

Senin yaşında,

aşkın anlamı yoktur,

paran yoksa cüzdanında.”

“Bir bilsen,

nasıl seviyorum,

nasıl yanıyorum!”

dedi fısıltıyla

dadı-Prof. Milyukov’un kulağına

kız kurusu.

“Hastasın sen!” diye

dayattı dadısı.

Derin

bir “Ah!” çekti,

“Rahat bırak beni

–seviyorum, anladın mı?”

dedi kart yosma,

anasının kuzusu.

“Sinirden bunlar,

Kuskova–

tedaviye ihtiyacın var.”

“Ah dadıcığım,

konuşması öyle tatlı ki!

Biliyorsun,

onu omuzlarda

taşıdılar.

Hele özgürlük şarkıları

söylerken,

bülbül sanki!

Şunu iyi bil!

Ya onun olacağım

ya da

kendimi suda boğacağım.”

Kederden        

yüzünü

                          yastığa gömdü madam,

“Saşa!(*)

Ah, sevgili eski dost!”

diye mırıldandı haspam.


(*)   Saşa – Burada Aleksander Kerenski’den söz ediliyor. Saşa, Rusçada Aleksander adının kısaltılmış biçimidir.


Yeni ile silerek

gözünden akan yaşları,

kükredi

bıyıklı

erkek dadı:

“Bana bak!

Mızıldanmayı bırak!

Kim bu herif?”

“Kerenski!”

“Hangi Kerenski?

Saşka mı yoksa?(*)

Yaaa!”


(*)   Saşka – Saşa gibi kısaltılmış bir isimdir, fakat biraz yukarıdan alma ve kızgınlık ifade eder.


“Elbette Saşka,

kalbimde kimse yok ki başka!”

Bu müthiş itirafın

ardından,

Yaşlı Milyukov,

mutlanıp

Kerenski adından,

güldü,

ağzı kulaklarına vararak

ve sevincini

saklayamadı kadından.

“Oh ne âlâ!

Vallahi yenmez tadından!

Ha Nikola olmuş,

ha Saşa,

Anacığım Rusya,

sen çok yaşa!

Bir post daha

çıkarırız senden,

bundan böyle

inmeyiz ensenden!”(*)

Belki siz de,

gezerken Neva Nehrinin

geniş aktığı yerleri

fark etmişsinizdir

bu tür

hanımefendileri.


(*)   Bütün bu diyalog, Aleksandr Puşkin’in Yevgeni Onegin adlı uzun şiirinin bir bölümüne naziredir.


 

[divider align="center"]

Çeviren: Nadiye R. Çobanoğlu

Not: Yar Yayınları’nın Ekim Destanı kitabından alıntıdır. Her hakkı saklıdır.

Kapat